top of page

Kültür Sanat Mimarı / Sabah Gazetesi


Koltuklar ergonomik, akustik kusursuz... İklimlendirme berbat, WC kuyruğu sonsuz... Mekân; bir sahne gösterisini vezir de eder rezil de. Kültür sanatı mimariyle buluşturan George Andreou, işin püf noktalarını anlattı.


Evde televizyon seyrederken ya da

internetten film/dizi/şov/ konser izlerken başınıza en kötü ne gelebilir? Son mandalinayı ev halkından biri kapabilir mesela.

Kontrolün sizde, riskin asgari seviyede olduğu bir ortamda gayet talihsiz bir durumdur bu. Seste cızırtı, görüntüde kayma o kadar koymaz. Arada bir kesilme olursada üstünde durulmaz. Nihayetinde evdir, konser salonu akustiği de teknik altyapı mükemmelliği de beklenmez. Günler öncesinden bilet alıp bir konsere, sahne gösterisine, tiyatroya vs gittiniz diyelim.İşte o zaman beklenti de artar, risk de...


Ulaşımdan park yerine, fuayedeki kalabalıktan koltuk ergonomisine, her şey bir şeydir artık. Meseledir. Sıcaktan nefes alamadığımız, bir yudum su bulamadığımız için sefadan cefaya dönüşen ne konserler gördük. Kapı/salon/sıra numarasından çıkan ne kavgalara şahit olduk. Giriş çıkışlarda ezilip sıkışık koltuklarda eziyet çektiğimiz etkinliğin sayısını unuttuk. Mekânın akustiği kötüyse başınız tutar. Koltuk düzeni ve modeline göre sırtınız, beliniz tutulur. WC kuyruğu koridora uzanmışsa, 'tutmaktan' hayat cehennem olur. Mekân; bir konseri, oyunu, sahne gösterisini, vezir de eder rezil de...


KÜLTÜR SANAT MÜHENDİSLİĞİ


Geçtiğimiz günlerde çok ilginç bir adamla tanıştım. Tam da böyle dertlere çare bulan biri. Böyle dertler olmasın diye; sahneden koltuk düzenine, konserden baleye her birinin ayrı ihtiyaçları doğrultusunda bin bir detayı hesaba katıp tasarlayan biri. Mimariyi kültür sanatla buluşturuyor. Mühendisliği de..

.

George Andreou müthiş enerjik bir adam. Ne yaparsa aşkla, iştahla, tutkuyla yaptığı/ yapacağı izlenimini veriyor. Beraber çalıştığı ekibini de sıkı motive ettiği belli...

42 yaşında. Yunanistan doğumlu ama 12 yıldır İstanbul'da yaşıyor. Aşk hikâyesi, iki kız çocuk olarak vermiş meyvelerini. 'Yabancı damat' ama konuştukça anlıyorsunuz ki pek çoğumuzdan çok daha fazla bizden...


Bir gün İstanbul'da o zamanlar en büyük festivallere ev sahipliği yapan ve çok popüler olan bir mekâna gidiyor. Gördüğü eksikliklere inanamıyor: Güvenlik zaafı, sahne aksaklıkları, personel eğitimsizliği, operasyon plansızlığı, restoran belirsizliği, WC sıkıntısı... Türkiye'de yaşamaya karar vermesiyle beraber, bu alanda çalışmaya başlıyor.

Eğitimi ve tecrübesi de zaten bu yönde. Dünyanın neredeyse bütün ülkelerinde ünlü sanatçılarla çalışmışlığı, pek çok farklı şehirdeki gösteri merkezlerini tecrübe etmişliği, mekânsal problemlere çözümler üretmişliği var...


Önce büyük bir organizasyon şirketi, sonra prodüksiyon işi, derken Zorlu PSM'nin yapım aşamasında başlayan proje tasarım ve operasyon liderliği... Sonrasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisindeki Kongre ve Kültür Merkezi yapımında danışmanlık...

George Andreau adını ilerleyen günlerde daha çok duyacağız. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Bir bildiğim var ki, diyorum!


MÜŞTERİ VELİNİMET!


George Andreau, kariyeri boyunca kültürel etkinlikler ve buna uygun mekânlar tasarlıyor. Her mekânın nasıl da her etkinliğe uymayacağını anlatıyor; bir klasik müzik konseri ile bir tiyatro oyununun ihtiyaçları apayrı mesela. Ama "Mekân toplumun her seviyesinden insanı memnun etmelidir. Ve bütün bunlar uluslararası standartlara göre yapılmalıdır" diyor. "Mekân, müşteriyi şova getirecek veya getirmeyecek etkendir."

Comments


bottom of page